Konuşmalarım

Katıldığım sempozyum, kongre ve konferanslardan bazı örnekler aşağıda listelenmiştir.

Kayıp Deneyimin İzinde Ruhsal Travma - Temsildışının Sinirsel Temsilinin Peşinde

Kongre: 61. Ulusal Psikiyatri Kongresi

Tarih: 22 - 26 Ekim 2025

Özet: Travma, nöropsikanalitik bir bakış açısından ele alındığında biyolojik, psikodinamik ve bilişsel süreçlerin birbiriyle sıkı bir etkileşim içinde olduğu görülmektedir. Travmanın nörobiyolojik temelleri limbik sistem, amigdala, hipokampus ve prefrontal korteksin karmaşık ilişkileri üzerinden açıklanabilir. Amigdalanın aşırı aktivasyonu bireyde sürekli bir “savaş ya da kaç” tepkisine yol açarken, prefrontal korteksin düzenleyici işlevinin zayıflaması duygu düzenleme, bağlanma ve zihinselleştirme süreçlerinde bozulmalara neden olur. Çocukluk çağı travmaları, hipokampus, korpus kallozum ve frontal korteks hacminde azalma gibi yapısal değişikliklerle ilişkilidir ve bu değişiklikler travma sonrası stres bozukluğu ile duygudurum bozukluklarının biyolojik zeminini oluşturur. Epigenetik düzeyde, erken dönem stresörler BDNF ve CRH genlerinde metilasyon değişikliklerine yol açarak HPA aksının işleyişini kalıcı biçimde etkiler. Bu süreç, özellikle 2–7 yaş aralığındaki nörogelişimsel dönemlerde kalıcı izler bırakır ve beynin stres karşısındaki duyarlılığını artırır. Nöroplastisite bu bağlamda hem risk hem de iyileşme potansiyelini barındıran çift yönlü bir süreçtir. Travmanın tekrarlayan etkileri sinaptik yolları maladaptif biçimde güçlendirirken, terapötik müdahaleler aracılığıyla yeni sinirsel bağlantıların kurulması mümkün olur; böylece duygu düzenleme ve bilişsel işlevlerin yeniden inşası desteklenir. Damasio’nun Somatik Marker Hipotezi, duyguların ve bedensel temsillerin karar verme süreçlerindeki belirleyici rolünü vurgular. Travma, bedensel duyumların beyinde yeniden işlenme biçimini değiştirerek kişinin duygu, düşünce ve davranış arasındaki bütünlüğünü bozar. “Beden kayıt tutar” ilkesi bu durumu açıklar; geçmiş deneyimlerin fizyolojik ve duygusal izleri, gelecekteki algı ve tepkileri şekillendirir. Travmaya maruz kalan bireylerde interoseptif farkındalık, bağlamsallaştırma ve tehdit kodlama süreçlerinde bozulmalar görülür. Bu durum, nörobiyolojik bulgular ile psikanalitik kavramların kesiştiği noktada, travmanın yalnızca psikolojik değil aynı zamanda bedensel ve nörobiyolojik bir deneyim olduğunu göstermektedir. Nöropsikanalitik yaklaşım, travmanın bu bütüncül doğasını anlamak ve iyileşme süreçlerini desteklemek açısından temel bir çerçeve sunar.

Nörobilim Çalışmalarından Kliniğe - Psikiyatrik Hastalıklarda fMRI Çalışmaları

Kongre: 10. Psikiyatri Zirvesi & 17. Anksiyete Kongresi

Tarih: 10 - 13 Nisan 2025

Özet: Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) tıp biliminde önemli bir tanısal araç olmakla birlikte bilindiği üzere psikiyatride gerek görüntüleme gerek laboratuvar tetkiklerinin bu amaçla kullanımı sınırlıdır. Buna rağmen hem yapısal hem de fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRG) ile psikiyatrik hastalıklara ait nörobiyolojik ipuçları elde etme çabası devam etmektedir. Bu alanda fMRG hem dinlenim durumu hem de görev odaklı çalışmalar aracılığıyla benzersiz bir araştırma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yöntem, nöronal aktiviteye bağlı kan akışı değişikliklerini ölçerek belirli bilişsel süreçler ve psikiyatrik bozukluklarla ilişkili beyin bölgelerini inceleme imkânı sunar (1). Günümüzde fMRG depresyon, şizofreni, bipolar bozukluk ve obsesif-kompulsif bozukluk gibi birçok psikiyatrik hastalığın nörobiyolojik temellerini anlamamıza yardımcı olmaktadır (2). Dinlenim durumu fMRG çalışmaları, hastaların beyin ağlarında yapısal ve işlevsel bağlantı farklılıklarını ortaya koyarak yeni biyobelirteçlerin geliştirilmesine öncülük edebilir. Ayrıca, nöromodülasyon tedavilerine yanıtı öngörmede ve bireyselleştirilmiş psikiyatri yaklaşımlarının geliştirilmesinde önemli bir araç haline gelebilir. Bunun yanı sıra görev odaklı fMRG çalışmaları ise hastalıkların psikopatolojisi ve ilişkili beyin bölgelerinin anlaşılması ile ilgili de önemli bilgileri açığa çıkarmaktadır (3). Bununla birlikte, fMRG’nin psikiyatride rutin klinik kullanıma girmesi için bazı zorluklar mevcuttur. Teknik sınırlamalar, veri analizinin karmaşıklığı ve klinik anlamlılığın henüz yeterince anlaşılmaması bu sürecin önündeki engellerden bazılarıdır. Yine de fMRG psikiyatride biyolojik belirteçlerin tanımlanması, hastalık mekanizmalarının anlaşılması ve bireyselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesi açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Üstelik gelişen teknoloji ile birlikte yapay zeka destekli analiz yöntemleri ile daha hassas ve güvenilir sonuçlar elde edilmesi mümkündür (4). Yakın gelecekte teknolojinin katkılarıyla psikiyatride klinik uygulamalara fMRG’nin entegrasyonunun artacağını umut etmekteyiz.

Nöropsikanalitik Bakış Açısından Bedenselleştirmenin Dünü ve Bugünü-Nörogörüntüleme Perspektifinden Bedenselleştirme

Kongre: 60. Ulusal Psikiyatri Kongresi

Tarih: 30 Ekim - 3 Kasım 2024

Özet: Bedenselleştirme, duygusal bilgi işleme süreçleriyle ilişkili bir fenomen olarak, bedensel belirti bozukluğu (BBB) olan bireylerde karmaşık nöral bağlantıları içermektedir. Nörogörüntüleme araştırmaları, BBB’nin patogenezini anlamak için kritik öneme sahiptir. Hiperkortizolizmin ve hipotalamohipofizer adrenal eksendeki işlev bozukluğunun, bedensel belirtilerin ortaya çıkmasında kırılganlığa yol açtığı bildirilmektedir. Bu varsayım, yapısal nörogörüntüleme çalışmalarında, BBB olan hastalarda azalmış hipofiz hacmi ile desteklenmektedir (Yıldırım ve ark. 2012). Ayrıca, bu kişilerde amigdala gibi limbik bölge hacimlerinin, sağlıklı bireylere göre daha düşük olduğu saptanmıştır. Bu bulgular, emosyonel ve bilişsel işlevlerdeki bozulmalarla ilişkilendirilmektedir. BBB olan bireylerde serebellum, anterior singulat korteks , frontal girus ve angular girus gibi bölgelerde gözlenen gri ve beyaz madde değişiklikleri, biliş ve motor işlemedeki değişiklikleri vurgulamaktadır. Bunun yanı sıra inferior frontal girus, inferior longitudinal fasikül gibi bölgelerde bölgelerde bildirilen yapısal değişiklikler, BBB olan hastalarda gözlenen emosyonel ve bilişsel bozuklukların yanı sıra dil işlev eksiklikleri ile de tutarlıdır. Bu bulgular, BBB olan hastaların duygularını ifade etmek için “organ dili” kullanmalarına bir açıklama olarak görülebilmektedir (Zhao ve ark. 2018). Difüzyon tensör görüntüleme (DTG) çalışmaları, sağ singulum ve inferior frontal bölgedeki azalmış fraksiyonel anizotropi değerlerini ortaya koymaktadır. Bu değişiklikler, kronik ağrı ve diğer bedensel belirtiler ile ilişkili bulguları da desteklemektedir. Duygusal ağın otonom, endokrin ve immun sistemlerle olan bağlantıları, bedenselleştirmenin patofizyolojisini anlamada kritik bir rol oynamaktadır. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRG) çalışmalarında, bedenselleştirme ile bazı beyin bölgeleri arasında ilişki bulunmuştur. Prekuneus, posterior singulat girus, talamus bu bölgelerden bazılarıdır. Ödül beklentisi ve empati ile ilişkili göreve dayalı fMRG çalışmalarında BBB olan bireylerde postsantral girus, singulat korteks, talamus, parahipokampal girus, süperior temporal girus gibi bazı bölgelerde azalmış beyin aktivitesi gözlenmiştir. Ayrıca psikodinamik psikoterapi sonrası bu bölgelerde azalmış beyin aktivitesinin normale döndüğü de bildirilen bulgular arasındadır (De Greck ve ark. 2013). BBB’de nörobiyolojik temellerinin anlaşılması, hem emosyonel bilgi işleme hem de içsel duyumların farkındalığı açısından önemlidir. Literatürdeki mevcut bulgular, bedenselleştirmenin patofizyolojisini anlamayı kolaylaştırmaktadır. Kısıtlı çalışma varlığına rağmen, bu alandaki psikoterapötik yaklaşımların etkinliği de nörogörüntüleme ile gösterilmektedir. Bu nedenle, bedenselleştirmenin nörogörüntüleme perspektifinden incelenmesi, hem klinik uygulamalar hem de temel araştırmalar için büyük bir öneme sahiptir.